Uzun zamandır yazmıyorum,yazamıyorum,yazmak içimden gelmiyor,kısacası üşeniyorum. Oysa çok şey yaşadım, hala yaşıyorum ve bu yaşananları da hissettirdiklerini unutacağım diye korkuyorum. İleride sevdiklerimle paylaşamayacağım,bu güzel anlarıma şahit olamayacaklar hissi ah keşke şunu da paylaşsam, bilseler hissi hiç ama hiç bitmesin istiyorum. Belkide sırf bu yüzden yazıyorum.Bildiğiniz üzere hep bitsin,artık bitmeli dediğim üniversite hayatım bitti. Ve inanması güç ama çok bocaladım,üzüldüm,kabullenmekte zorlandım.Hayat hep böyle paradokslar.Yani bitsin istiyorsunuz,bitince üzülüyorsunuz ama yine de geri dönemiyorsunuz. Bir şeyler yeniden başlayamıyor,yeniden başlasa da başlayan şey önceki ile eşdeğer olmuyor ve bir süre sonra biten şeylere,güzel yıllarınıza üzülmek yerine onları güzel anılar,mutlu yıllar olarak hatırlıyor ve hayat kütüphanenenizin en güzel köşesine yerleştirip yıllar sonra da aynı tatla okuyabileceğiniz,sadece değerini bileceği insanlara ödünç olarak verebileceğiniz kitaplar olarak saklıyorsunuz.Bilmiyorum böyle şeyler düşünmem artık yaşlandığımı mı gösteriyor yoksa olgunlaştığımı mı, inanın bilmiyorum ama ilk seçeneğin gerçekliğini düşünmek dahi istemiyorum. Bir şeylerden vazgeçmiyorum,bazı heyecanları hala içimde taşıyorum.Bütün resmi ve soğuk insanlara rağmen içimde varlığını sürdüren bir fincan kahve sıcaklığını da,paha biçilemez samimiyet hissini de koruyorum. Eskisi kadar içimde yaşamıyorum bazı şeyleri,ya da tepeden bakmıyorum kimseye.Çünkü artık sadece kendi yolumda ilerlemek yerine,yeni yollar çizmem gereken miniklerim var arkadaşlar, bunu biliyorum.Bizim yaşadığımız hayattan çok uzak,belki hiçbir zaman karşılaşma fırsatımızın olamayacağı farklılıklarla,bambaşka dünyalarla karşılaşıyorum.İlk yalnızlıklarımı,ilk haksızlıklarımı, ilk tecrübesizliğimi,mutluluğumu hatta belkide ilk değişimimi yaşıyorum.Bazen şaşırıyorum.Anlam veremiyorum. Yok artık diyorum. Bütün bunlara eyvallah ettiren şey ise sadece bir minik kalbin içinde yer alışım oluyor. Duyduğum güzel bir cümle,minik bir ilgi ve daha bir sürü şey.Ve ister istemez artık odak noktanız değişiyor. Her sohbette,her muhabbette araya sıkıştıracağınız tekrarlayışlar oluyor. Hep aynı şeylerden bahsetme,hep bir anlatma isteği doğuyor. Ve bütün hislerimi de anlatacağım şeyleri de en çok senin için saklıyorum sevdiğim. Sen tabi yine yoksun .Artık daha az bekliyorum haberin olsun:) Neyse bu konuya hiç girmiyorum. Aslında bütün bunları yazma isteğini içimde oluşturan tek şey kocaman tanelerle yağan kar ve içimde bastıramadığım "içimden dedim beraber yürüyelim olur mu " hissi,yeni bir şehirde yaşadığım ilk kış.İçimde hissettiğim koca mutluluk, etrafımdaki insanları gördükçe şükredişim.Dönüp baktığımda gerçekten ne kadar dolu yaşadığımın farkına vardıran her şey.İyi ki onlar gibi değilim dediğim insanlar ve bu sabah yaptığım daha önce de benzeri şeyleri hissettiren bir telefon konuşması."Hocam çocukları gezmeye götürecekmişsiniz,sürekli sizinle ilgili olumlu şeyler duyuyorum .Ben çocuğumu sizinle fizana bile gönderirim "diyen bir insan samimiyeti. Hayatımın her dönemi içinde yaşarken farkedilmese de bana çok şey katmış,çok iyi insanları hayatımda var etmiş ve ben biliyorum ki bu yıllarda öyle olacak inşaAllah. İlk kış yaşadığım bu şehirde gün gelecek son kışımı yaşayacağım. Aslolan bu iki kış arasını bahar tadında geçirmek.
28 Kasım 2014 Cuma
Aslolan Ruhumuz Doğu Görevinde Olmasın
Uzun zamandır yazmıyorum,yazamıyorum,yazmak içimden gelmiyor,kısacası üşeniyorum. Oysa çok şey yaşadım, hala yaşıyorum ve bu yaşananları da hissettirdiklerini unutacağım diye korkuyorum. İleride sevdiklerimle paylaşamayacağım,bu güzel anlarıma şahit olamayacaklar hissi ah keşke şunu da paylaşsam, bilseler hissi hiç ama hiç bitmesin istiyorum. Belkide sırf bu yüzden yazıyorum.Bildiğiniz üzere hep bitsin,artık bitmeli dediğim üniversite hayatım bitti. Ve inanması güç ama çok bocaladım,üzüldüm,kabullenmekte zorlandım.Hayat hep böyle paradokslar.Yani bitsin istiyorsunuz,bitince üzülüyorsunuz ama yine de geri dönemiyorsunuz. Bir şeyler yeniden başlayamıyor,yeniden başlasa da başlayan şey önceki ile eşdeğer olmuyor ve bir süre sonra biten şeylere,güzel yıllarınıza üzülmek yerine onları güzel anılar,mutlu yıllar olarak hatırlıyor ve hayat kütüphanenenizin en güzel köşesine yerleştirip yıllar sonra da aynı tatla okuyabileceğiniz,sadece değerini bileceği insanlara ödünç olarak verebileceğiniz kitaplar olarak saklıyorsunuz.Bilmiyorum böyle şeyler düşünmem artık yaşlandığımı mı gösteriyor yoksa olgunlaştığımı mı, inanın bilmiyorum ama ilk seçeneğin gerçekliğini düşünmek dahi istemiyorum. Bir şeylerden vazgeçmiyorum,bazı heyecanları hala içimde taşıyorum.Bütün resmi ve soğuk insanlara rağmen içimde varlığını sürdüren bir fincan kahve sıcaklığını da,paha biçilemez samimiyet hissini de koruyorum. Eskisi kadar içimde yaşamıyorum bazı şeyleri,ya da tepeden bakmıyorum kimseye.Çünkü artık sadece kendi yolumda ilerlemek yerine,yeni yollar çizmem gereken miniklerim var arkadaşlar, bunu biliyorum.Bizim yaşadığımız hayattan çok uzak,belki hiçbir zaman karşılaşma fırsatımızın olamayacağı farklılıklarla,bambaşka dünyalarla karşılaşıyorum.İlk yalnızlıklarımı,ilk haksızlıklarımı, ilk tecrübesizliğimi,mutluluğumu hatta belkide ilk değişimimi yaşıyorum.Bazen şaşırıyorum.Anlam veremiyorum. Yok artık diyorum. Bütün bunlara eyvallah ettiren şey ise sadece bir minik kalbin içinde yer alışım oluyor. Duyduğum güzel bir cümle,minik bir ilgi ve daha bir sürü şey.Ve ister istemez artık odak noktanız değişiyor. Her sohbette,her muhabbette araya sıkıştıracağınız tekrarlayışlar oluyor. Hep aynı şeylerden bahsetme,hep bir anlatma isteği doğuyor. Ve bütün hislerimi de anlatacağım şeyleri de en çok senin için saklıyorum sevdiğim. Sen tabi yine yoksun .Artık daha az bekliyorum haberin olsun:) Neyse bu konuya hiç girmiyorum. Aslında bütün bunları yazma isteğini içimde oluşturan tek şey kocaman tanelerle yağan kar ve içimde bastıramadığım "içimden dedim beraber yürüyelim olur mu " hissi,yeni bir şehirde yaşadığım ilk kış.İçimde hissettiğim koca mutluluk, etrafımdaki insanları gördükçe şükredişim.Dönüp baktığımda gerçekten ne kadar dolu yaşadığımın farkına vardıran her şey.İyi ki onlar gibi değilim dediğim insanlar ve bu sabah yaptığım daha önce de benzeri şeyleri hissettiren bir telefon konuşması."Hocam çocukları gezmeye götürecekmişsiniz,sürekli sizinle ilgili olumlu şeyler duyuyorum .Ben çocuğumu sizinle fizana bile gönderirim "diyen bir insan samimiyeti. Hayatımın her dönemi içinde yaşarken farkedilmese de bana çok şey katmış,çok iyi insanları hayatımda var etmiş ve ben biliyorum ki bu yıllarda öyle olacak inşaAllah. İlk kış yaşadığım bu şehirde gün gelecek son kışımı yaşayacağım. Aslolan bu iki kış arasını bahar tadında geçirmek.
11 Eylül 2014 Perşembe
Ben de O Eski Bloggerlardan mıymışım.
Selam arkadaşlar. Yok,bu çok tiye
alır gibi oldu. Merhabalar arkadaşlar.Sanki bu da çok resmi. Neyse arkadaşlar
ya gerek yok böyle şeylere ben döndüm.Uzun zamandır çok ama çok uzun zamandır
blogumu hayatımdan çıkarmıştım.Yazmıyordum,yazmayı da hiç düşünmüyordum. Belki
bir tumblr hesabı açar orada yeniden,sıfırdan başlarım diyordum. Ama yapamadım
arkadaşlar.Kıyamadım bu kadar emeğe ve anıya.Şimdi dedim ki kesintili olarak
yıllar sonra yazmaya başlasam,kazara birkaç arkadaşım rast gelse okusa,hani
şu ergen yıllarımın triplerini okusa Ki kendilerine yazı falan bile diyemiyorum
yani.Tam bir rezillik olmaz mı ? “Ya Seda sen böylemiymişsin aaa falan demezler
mi” diye düşündüm. Kompleks yaptım biraz.İşte bunlar hep mahalle baskısı. Sonra
dedim ki aman Seda Allah aşkına yani sonuçta taaa lise yıllarında açılmış bir
blog bu. Ne beklebilirler ki sanki. Hepimiz ergendik bir zamanlar sonuçta
dedim. Hem bak ne havalı blog falan yazıyormuşsun dedim. Yani sonuçta ben de hani şu
şimdilerde hakkında kısmına yazılan “eski blogger” lardanım arkadaşlar. Aman
Allahım oldukça havalı .Gülücük. Arkadaşlar uzun zaman sonra ilk kez pc
başından yazıyorum ve bu sebeple bazı sıkıntılar yaşamaktayım.Yani klavyem
gülücük koymuyor ya da ben beceremiyorum. Bu nedenle siz,size komik gelen
yerleri ve türevlerini,sonunda uygun gülümseler varmışcasına okuyunuz
lütfen.Bunun sonunda da koca bir üzgün surat var arkadaşlar bilginize. Neyse
yine çok dağıldı ne diyorduk arkadaşlar.
Hı, yeni bir hesap açacaktım. Burası fazla ergen yıllarım içerikliydi
falan. Sonra dedim ki kendi kendime “saçmalama be Seda,ergen misin sen sanki ,kaçtıkların
kime ait, başkasına mı ki -şu an buraya soru işareti koymak istiyorum ama
yıldızımsı bir şey çıkıyor, çok sinir
bozucu- Öyleymiş gibi okuyun lütfen.Hı,evet buradaki her olay,her cümle,her
söylenen,yazılan,çizilen sensin. Evet lisede melankoliayı biraz doruklar da yaşamışsın,fazla
dram yapıp kendi kendine triplere girmişin ama yine de olsun. Bunlardan
kaçmazsın kızım. Kaçışın varsa bile kurtuluşun yok dedim kendi kendime ünlem.”Sonra
uzun zamandır planladığım bu yazıyı bu gece yazmaya koyuldum.Hoş artık
buralarda beni takip eden kimseler var mı bilemiyorum ama yine de ben
buralardayım eskisi gibi. Takip ettiğim blogları okumayı özlemişim. Başkalarının hayatlarını uzaktan
takip etmek hep hoşuma gitmiştir.Bir de hani hep tweet de,instagramda falan
saçmalardım ama sanki şu an uzun bir yolculuktan sonra kendi evine,yuvasına
dönen insan rahatlığıyla saçmalıyorum o derece yani. Eski birkaç yazıma baktım
da fazla aşağı inemedim tabi. Dayanamadım, yani ne yapayım her satırda “yok artık
bunu ben miyim hissi….” Anladınız siz gerisini arkadaşlar demekten kendimi alıkoyamadım
tabi. Hı bir de şunu sileyim de bari kimse görmesin deyip sonra da silmeye
kıyamadım. Aman kim görürse görsün hissi.Üniversite hayatı ile beraber yavaş
yavaş yazmayı bırakmıştım. Evet asıl gelmek istediğim mevzuda bu sanırım. Lisede
bir şeyleri doruklarda yaşayarak,sürekli paylaşma hevesindeyken,üniversitede bu
his kendini yok artık onu bile yapamayacağıma bırakmış.Sanki o bir geçiş
evresiymiş. Bi tatilmiş,müsvedde bir zamanmış,yırtılıp çöpe atılmış.Bir
zamanlar bitmesini çok istediğim her satırda vurguladığım üniversite hayatını şimdilerde özlüyor olmama da
şaşmıyor değilim. Otuzuna gelmiş insanlar gibi konuşsam da unutanlar için
söyleyeyim ben daha yeni mezunum arkadaşlar. Öğrenci kimliğinden,öğretmen
kimliğine yeni geçiş yapan ve Erikson un psikososyal gelişim kuramına göre kimlik
karmaşasını doruklarda yaşayan yeni bir mezun. Neyse arkadaşlar, çok uzattım
bundan sonra sıkça buralardayım eskisi gibi. Eskisi gibi dediysem daha az
ergen,daha az depresif,daha az bunalımlı tabi. Her şeyi yazıp paylaşmak ve
saçmalamak konusunda ise hep eskisi gibi.Sonuçta buralar hep benim kime ne yani .Burada bir göz kırpma
şeysi ve soru işareti var tabi arkadaşlar. Şurada da kocaman bir gülücük.
Neyse şimdilik hoşcakalın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)